Türkiye'de graffiti yasak mı ?

Ozkul

Global Mod
Global Mod
Graffiti ve Türkiye: Yasak Mı, Yaratıcılığın Sesi Mi?

Bir Sokak Sanatçısının Hikayesi

Bir akşam, İstanbul’un karanlık sokaklarından birinde yürürken, eski bir binanın duvarında canlanan renkler dikkatimi çekti. Adeta uykusuz bir şehri uyandıran o renkli izler, bana yıllardır hayatımda hep merak ettiğim bir soruyu hatırlattı: Türkiye'de graffiti yasak mı? O renklerin ardındaki kişilerin öykülerini ve toplumun graffitiye karşı olan bakış açısını düşündüm. Farklı gözlerle bakmak gerektiğini düşündüm; belki de bir sanatçı ya da aktivist olarak sadece bir duvarı değil, aynı zamanda toplumun zihnindeki duvarları da aşmak gerekiyordu.

Hikâyemiz bir grup gencin etrafında şekilleniyor. Adı Elif olan bir sanatçı, Mert ve Caner adlı iki gençle karşılaşır. Elif, graffiti sanatının büyüsüne kapılmış, hayatını bu alanda geçirmek isteyen bir kadındır. Mert ve Caner ise bu sanatı, toplumun genelde tepkisel yaklaşımına rağmen savunan iki arkadaştır. Ancak, Elif’in hayallerini gerçekleştirebilmesi için karşısında sadece devasa duvarlar değil, aynı zamanda toplumsal tabular da vardır.

Graffiti: Yasaklar ve Yaratıcılığın Sınırları

Toplumun Duyarsızlığından Bir Adım Önde

Graffiti, Türkiye'de genellikle yasaklanan ve görmezden gelinen bir sanat formu olarak bilinir. Devletin veya yerel yönetimlerin uyguladığı düzenlemeler, sokak sanatı ile ilişkili yasalar ve cezalar, sanatçıların ifade özgürlüğünü engelleyici bir unsur haline gelir. Ancak Elif, graffitiye olan tutkusunu, bu yasaklarla değil, daha fazla duvarla ve daha fazla yaratıcı alanla çözmeyi hayal etmektedir.

Mert, Elif’in sanatına duyduğu saygıyı ve cesareti takdir eder, ancak o her zaman pratik çözümler peşindedir. “Hadi ama, Elif, duvarlar için bu kadar risk almak gereksiz. Senin yeteneğin var, galeriye başvur, sanatını yasal olarak paylaş. Hem toplum da seni daha iyi anlar,” der Mert. Onun çözüm odaklı yaklaşımı, toplumun sanata bakış açısını değiştirmek için sistematik ve stratejik bir yol aramaktadır.

Caner ise daha empatik bir bakış açısına sahiptir. “Biraz sabırlı olmalısın, Elif,” diyerek, toplumsal algıları zamanla değiştireceklerini ve sanatın toplumun dokusuna sızmasının ancak insanlarla yakın ilişkiler kurarak mümkün olacağını savunur. Caner, kadınların duygusal ve ilişkisel yaklaşımını temsil eder. O, yalnızca bir sanat formunun değil, toplumun gönlünü kazanmanın da önemli olduğunu hisseder.

Elif’in İsyanı ve Sanatın Gücü

Toplumun Zihnindeki Duvarları Aşmak

Bir gün, Elif ve arkadaşları İstanbul’un sokaklarında büyük bir duvarda çalışmaya başlarlar. Çalışmalarını, şehri ve şehrin insanlarını anlatan bir hikaye olarak tasarlarlar. Elif, bu grafitinin, insanların duvarlara bakarken farkındalıklarını uyandırmasını, onları kendi etraflarındaki sanatı sorgulamaya itmesini ister.

Ancak, bir anda karşılarına çıkan polis ekipleri, tüm planlarını altüst eder. Ceza alacaklarını bilirler, fakat Elif’in kafasında bir soru daha belirir: “Bu duvar benim özgürlüğüm, peki bu özgürlük neden her zaman yasakla engelleniyor?” Mert’in stratejik yaklaşımını devreye sokarak, bu durumu hemen yasal yollarla çözmeye karar verir. Yasal başvurular yapar, sanatın önemini vurgulayan kampanyalar başlatır. Ancak Caner’in duygusal yaklaşımı, onu daha insancıl bir çözüm önerisine iter. “Bunu sadece biz mi savunacağız? Toplumun kendisi de sahiplensin, belki o zaman yasaklar değişir,” der.

Sanatın Sosyal Yansıması

Toplumun Sanatla İmtihanı

Graffiti, tarihsel olarak hep isyanın, devrimin, direnişin simgesi olmuştur. Ancak, Türkiye’de sanata olan bu temkinli yaklaşım, halkın sanata bakış açısını şekillendiren bir faktördür. Toplumun büyük kısmı, graffitiyi bir tür vandalizm olarak görmekte, buna karşın küçük bir kesim, graffitiyi sanat olarak kabul etmektedir. Elif’in yaşadığı bu çıkmaz, aslında toplumun genel bakış açısını da yansıtır. İnsanlar, geçmişten gelen kalıplarla yeni sanat formlarını anlamaya çalışırlar. Elif’in hikayesi, sokak sanatının bireysel ve toplumsal anlamda nasıl bir değişim yaratabileceğini gösteriyor.

İstanbul’daki renkli duvarlardan birine bakarak düşündüm: Belki de bu duvarlar sadece sanat değil, aynı zamanda toplumsal bir protesto aracıdır. Yasadışı da olsa, yaratıcı bir ifade özgürlüğüdür. Sonuçta, bir duvarda anlatılmak istenen hikayenin insanları düşündürmesi, toplumu değiştirmesi gerekmez mi?

Graffiti yasak mı, yoksa sadece toplumun alışkanlıkları mı? Bu sorunun yanıtı, her bireyin ve toplumun sanata bakış açısına bağlı olarak değişecektir. Peki, sizce bir sanat formu, sadece görsel bir estetik mi yoksa toplumsal bir değişim için bir araç mı olmalı?