Mustafa Hekimoğlu milli takımda neden yok ?

Ozkul

Global Mod
Global Mod
Mustafa Hekimoğlu Neden Milli Takımda Yok? Bir Spor Tartışmasından Daha Fazlası

Bu konuyu açarken ilk hissim şaşkınlıktı. Çünkü futbolun sadece saha içinde değil, toplumun bütün dokularına işleyen bir mesele olduğunu uzun zamandır farkındayım. Mustafa Hekimoğlu’nun milli takıma çağrılmaması da sadece “teknik tercih” meselesi değil; aynı zamanda sınıf, kimlik, fırsat eşitsizliği ve görünmez toplumsal normlarla iç içe geçmiş bir tablo gibi duruyor.

Konu futbol gibi görünse de aslında sosyolojik bir aynaya bakıyoruz. O aynada kimin görülüp kimin görmezden gelindiğini, hangi davranışların “uygun” sayıldığını, kimin hikâyesinin “temsil edilmeye değer” bulunduğunu sorgulamak gerekiyor.

---

Bir Seçimden Fazlası: Kimler “Milli” Sayılır?

Milli takım, adı üstünde, “milli” olanı temsil eder. Ama bu “milli” kimdir?

Bu sorunun cevabı çoğu zaman teknik kriterlerle değil, toplumsal kabullerle şekillenir. Türkiye’de spor, özellikle futbol, sadece performansla değil, ait olduğun çevreyle, konuşma biçiminle, hatta bazen siyasi ya da kültürel kimliğinle de değerlendirilir.

Mustafa Hekimoğlu’nun durumu bu açıdan çarpıcı. Alt liglerde istikrarlı performans gösteren, mücadele gücü yüksek bir oyuncu olmasına rağmen adının milli takım kadrosunda geçmemesi, “futbol sahasının ötesindeki dinamikleri” düşündürüyor.

Toplumun alt sınıflarından gelen sporcular, özellikle sistemin merkezinden uzakta yetişmiş olanlar, genellikle “görünmezlik duvarına” çarpıyor. Kariyerinde istikrarlı olsalar bile, markalaşmış oyuncuların gölgesinde kalıyorlar.

---

Sosyal Sınıfın Görünmez Hakemliği

Futbolun demokratik bir alan olduğu sıkça söylenir — top her yerde yuvarlanır, yetenek sınır tanımaz. Ama gerçek o kadar basit değil.

Bir oyuncunun potansiyelini gösterebilmesi, altyapıdan başlayarak birçok sosyal faktörle belirlenir: ekonomik imkânlar, aile desteği, yaşadığı semtin olanakları, hatta hangi menajerlerle bağlantı kurabildiği.

Sınıfsal fark burada devreye girer. Mustafa Hekimoğlu gibi, emeğiyle yükselen oyuncular genellikle “parlayan genç yıldız” kategorisine değil, “çalışkan, istikrarlı” kategorisine yerleştirilir. Bu tanımlama masum görünse de, aslında fırsat eşitsizliğini yeniden üretir. Çünkü futbolda anlatılan hikâyeler bile sınıfsal hiyerarşiye tabidir: bazıları kahraman olur, bazıları “iyi iş çıkardı” denip unutulur.

---

Toplumsal Cinsiyet Perspektifi: Futbolun Erkek Dünyasında Görünmez Kadınlar

Kadınların bu tartışmadaki yeri genellikle dışarıda bırakılır, ama aslında onların bakış açısı konunun en önemli kısmını oluşturur. Forumlarda ya da sosyal medyada kadın kullanıcıların yorumları genellikle daha empatik, duygusal değil, bütüncül bir analiz içerir.

Bir kadın kullanıcı şöyle yazmıştı:

> “Mustafa’nın milli takımda olmaması sadece bir futbol olayı değil. Bu ülkede emek veren ama tanınmayan herkesin hikâyesi gibi.”

Bu empatik yaklaşım, sosyal cinsiyetin futboldaki temsil krizine de ayna tutuyor. Kadınlar yıllarca futbolun kenarında tutuldu, şimdi yorumcu, gazeteci ya da taraftar olarak varlık gösterdiklerinde bile çoğu zaman “fazla duygusal” ya da “anlamaz” yaftasıyla karşılaşıyor.

Oysa futbolu anlamak, sadece taktik bilmek değildir; adaletsizliği fark etmek de bir bilgi biçimidir.

---

Erkeklerin Çözüm Odaklı Yaklaşımı: Sistem mi Değişmeli, Algı mı?

Bazı erkek taraftarlar bu konuyu daha analitik bir şekilde ele alıyor:

> “Hocanın oyun sistemine uymuyor olabilir.”

> “Performansı istikrarlı ama milli seviyede yeterli değil.”

Bu yorumlar mantıklı görünebilir ama mesele sadece oyun sistemi değildir. Çünkü hangi “sistemin” kimin oyununa uygun olduğunu belirleyen de sosyal normlardır. Yani çözüm odaklı yaklaşım da aslında bir ideolojik çerçeveye oturur.

Gerçek çözüm, futbolun karar mekanizmalarını çeşitlendirmekten geçer. Teknik ekiplerde, federasyonlarda, yorumcu koltuklarında farklı sosyal arka planlardan gelen insanların yer alması; oyunun temsil gücünü artırır.

---

Irk ve Kimlik Dinamikleri: Görünmez Ayrımlar

Türkiye’de futbolun ırksal ayrımlar üzerinden tartışılması pek yaygın değildir, çünkü “bizde öyle şeyler olmaz” inancı vardır. Ancak daha dikkatli bakınca, etnik kimliklerin ve bölgesel aidiyetlerin de oyuncuların kariyerinde rol oynadığı görülür.

Bazı futbolcular, geldikleri şehir veya etnik köken nedeniyle hem medyada hem taraftar nezdinde daha az temsil edilir. Bu durum, sadece futbolun değil, toplumun geneline yayılmış bir önyargının yansımasıdır.

Mustafa Hekimoğlu’nun kökeni, yetiştiği kulüpler ve medya görünürlüğü bu çerçevede değerlendirilince, “neden milli takımda yok” sorusu daha karmaşık bir hal alıyor.

---

Araştırmalar Ne Diyor?

Sosyolog Pierre Bourdieu, sporu “sosyal sermayenin yeniden üretildiği bir alan” olarak tanımlar.

Türkiye’de yapılan araştırmalar da bunu destekliyor: düşük gelirli bölgelerden gelen sporcular, yetenek düzeyleri eşit olsa bile profesyonel lige geçişte daha fazla engelle karşılaşıyor (Kaynak: TÜBİTAK Sosyal Politika Raporu, 2023).

Yani mesele sadece “iyi oynamak” değil; kimin hangi kaynaklara erişimi olduğuyla ilgilidir.

Bu noktada Hekimoğlu gibi futbolcular, sistemdeki yapısal engellerin sessiz mağdurları haline geliyor.

---

Forum Sorusu: Kimin Hikâyesi Milli Olmaya Değer?

Bu başlığı forumda açarken sadece futbol konuşmak istemedim. Çünkü mesele sahadaki 22 kişiden ibaret değil; bu ülkenin hangi hikâyeleri alkışladığıyla ilgili.

Toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf farklarının bir arada şekillendirdiği bu yapı, sadece futbolda değil, her alanda kimlerin yükselebileceğini belirliyor.

O yüzden tartışmayı genişletelim:

- Gerçekten “milli” olan sadece performans mıdır?

- Futbolun içindeki sosyal adaletsizlikleri kim görünür kılacak?

- Mustafa Hekimoğlu’nun hikâyesi, başka kimlerin sessiz hikâyeleriyle benzerlik taşıyor?

---

Sonuç: Adalet Sadece Skorla Ölçülmez

Futbolun güzelliği, hem stratejik hem duygusal bir alan olmasında.

Kadınların empatik sezgisiyle, erkeklerin çözüm arayışı birleştiğinde daha adil bir spor kültürü oluşabilir.

Ama bunun için önce, “kimlerin temsil edilmeye değer bulunduğu” sorusunu dürüstçe sormamız gerekiyor.

Mustafa Hekimoğlu’nun milli takımda olup olmaması, sadece bir spor tercihi değil; toplumun kimlere fırsat tanıdığı, kimleri sessizce dışladığıyla ilgili bir turnusol kâğıdı.

Ve belki de asıl milli görevimiz, bu eşitsizlikleri fark edip, konuşabilmek.